Hacı Bektaş Veli Dergâhı

Hacı Bektaş Veli’nin, o zamanki adı “Sulucakarahöyük” olan Hacıbektaş’a gelerek burada öğretisinin temellerini attığı bilinmektedir. Mütevazı olduğu tahmin edilen ilk yapılanmadan günümüze intikal eden tek yapı, bizzat Hacı Bektaş Veli tarafından kullanıldığı düşünülen “Kızılca Halvet” adındaki “çile damı”dır.
Kızılca Halvet ile bunun kuzey duvarına bitişik olan Hacı Bektaş Veli’nin türbesini, külliyenin çekirdeği olarak kabul etmek gerekir. Vilayetname’ye göre türbe, atası Gazi Osman ile yakınlıklarından dolayı Hacı Bektaş’ın anısına içten bağlı olan Sultan Gazi Murat (Orhan Bey) (1326-1389) tarafından, Yanko Madyan adlı bir mimara yaptırılmıştır. Türbenin, Seyyid Ali Sultan tarafından 1385 yılında yaptırıldığı da ileri sürülmektedir.
Hacı Bektaş Veli Dergâhı, Orhan Gazi, I. Murad, Yıldırım Bayezid ve Yavuz Sultan Selim dönemlerinde yapılan eklerle genişletilmiş ve 16. yüzyılda bugünkü konumuna getirilmiştir. Sultan II. Bayezid, 1485-1486 yıllarında türbenin çevresini düzenlettirmiş ve kubbesini kurşunla kaplatmıştır. Türbe, Sultan IV. Mustafa dönemine rastlayan 1807 yılında da onarım görmüştür.
1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nı kapatıp Bektaşiliği yasaklayan Sultan II. Mahmud, çıkardığı 11 Ocak 1827 tarihli fermanla “Anadolu’daki bütün Bektaşi tekkelerinin türbe mahalleri hariç bütün binalarının yıktırılmasını; eşya, emlak ve diğer gelirlerine el konulmasını” emretmiştir. Birçok Bektaşi tekkesi camiye dönüştürülmüş ve daha çok Nakşibendi tarikatına mensup şeyhlerin idaresine bırakılmıştır.
1839’da tahta çıkan I. Abdülmecid (1823-1861) döneminde Bektaşi tekkeleri yeniden canlanmıştır. Sultan Abdülaziz, 1862 yılında İstanbul’dan gönderdiği mimarlarla yapı topluluğunu ve türbeleri onartmıştır. Sultan II. Abdülhamid de 1895’te dergâhı onartmış, genişletmiş ve bugünkü durumuna gelmesini sağlamıştır.
30 Kasım 1925 tarihinde yürürlüğe giren Tekke ve Zaviyelerin Kapatılmasına Dair Yasa ile Hacı Bektaş Veli Dergâhı da kapatılmıştır. Külliyenin geniş kapsamlı onarımına 1958 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından başlanmış, 1959’dan itibaren Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından devam edilmiştir. Büyük ölçüde aslına uygun biçimde tamir edilen külliye, 16 Ağustos 1964 tarihinde müze olarak ziyarete açılmıştır.
Arkeoloji ve Etnografya Müzesi

Müze, Hacıbektaş ilçe merkezinde, Hacı Bektaş Veli Türbesi ve Müzesi’nin güneybatı yönünde yaklaşık 250 m uzaklıkta bulunmaktadır. 1967 yılında ilk kazısı yapılan Sulucakarahöyük’ten çıkarılan eserlerin sergilenmesi için bir müzeye ihtiyaç duyulmuş ve bunun neticesinde 1988 yılında Hacıbektaş Arkeoloji ve Etnografya Müzesi açılmıştır.
Atatürk Evi Müzesi

Mustafa Kemal Atatürk’ün, 22 Aralık 1919 tarihinde bir gece misafir edildiği Çelebi Cemalettin Efendi’nin evi, 1991 yılında kamulaştırılmış ve 2001 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore ettirilerek, etnografik eserlerin sergilendiği Atatürk Evi Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Kadıncık Ana Evi

Kadıncık Ana Evi, Hacı Bektaş Veli Hazretleri’nin Sulucakarahöyük’e (Hacıbektaş) geldiğinde ‘misafir edildiği ilk ev’ olması bakımından oldukça önemlidir. Bu nedenle Alevi-Bektaşilerce kutsal kabul edilen ve ziyaret edilen bir evdir. Ev, aslında İdris Hoca’nın evidir. Hacı Bektaş Veli bu evde bir süre misafir olduktan sonra Pir Evi’nin çekirdeğini oluşturan “Kızılca Halvet” yapıldıktan sonra oraya yerleşmiştir. Hacı Bektaş Veli, Sulucakarahöyük’e geldiğinde Kadıncık Ana ile İdris Hoca kendisine yardım etmiş ve hizmetinde bulunmuştur.
Bektaş Efendi Türbesi

Bektaş Efendi, bir rivayete göre İstanbul’da bir süre bulunmuştur. Mensubu olduğu Bektaşi tarikatı içinde bilinmeyen bir sorundan dolayı başı kesilmiştir. Keramet ehli olduğu söylenen Bektaş Efendi, gerçekte Bektaşi tarikatına bağlı ulu zatlardan birisidir. Türbesinin olması da önemli bir zat olduğunu göstermektedir.
Çilehane

Aleviler-Bektaşilerce kutsal kabul edilen Çilehane, Hacı Bektaş Veli Dergâhı’nın doğusunda, 3 km kadar uzaklıkta, tepelik bir alanda yer almaktadır. İlçeye hâkim bir konumda olan Çilehane, III. derece doğal sit alanıdır ve mülkiyeti Hacıbektaş Belediye Başkanlığı’na aittir.
“Hacı Bektaş Veli Türbesi ve Müzesi’nden sonra en çok ziyaret edilen yer; Çilehane ve Delikli Taş’tır.”
Delikli Taş

Delikli Taş, Çilehane’nin tepe noktasına yakın bir yerde yer almaktadır. Büyükçe bir kaya parçasının içi oyuk vaziyettedir. Bu oyuğa giren insanlar, küçük bir delikten dışarı çıkmaya çalışmaktadır. Delikten çıkmayı başaranlar, günahsız olduklarına inandıklarından kozmik âlemde bir nevi yeniden doğmaktadırlar. Delikten çıkmak isteyip de bunu başaramayanlar ise bir adakta bulunarak günahlarından arınacaklarına inanmaktadır.
“Hacıbektaş’ta iki tane ‘Kızılca Halvet’ vardır. Bunlardan birisi Hacı Bektaş Veli Dergâhı’nın en eski yapısı olan Kızılca Halvet’tir ve Pir Evi’nde yer almaktadır. Bir diğeri de Çilehane’deki Delikli Taş’tır.”
Beştaşlar

İnsanlar tarafından kutsal kabul edilen bazı taşlar, farklı inançlarda insanın Tanrı’yla anlaşmasına, insanın insanla anlaşmasına ya da anlaşamamasına tanıklık etmişlerdir. Bunlar rivayetlere, mitlere konu olmuş, hatta kutsal kitaplarda dahi yer almıştır. Beştaşlar rivayetinde de taşların tanık olma durumu görülmektedir.
Dedebağı

Dedebağı, Hacı Bektaş Dergâhı’na bağlı bir yerdi ve dergâhın en önemli ‘ocak’larından birisiydi. Derviş adayının Hacı Bektaş Dergâhı’na girmeden önceki son durağı, Dedebağı idi. Çünkü ‘ham’ olarak dergâha gelen derviş adayının ilk sınaması Hanbağı’nda yapılırdı. Dedebağ ve Hanbağı, Hacı Bektaş Veli zamanında özellikle üretim için açılmış alanlardı. Hacı Bektaş Veli, Sulucakarahöyük’te “imece kültürü”ne önem veren bir anlayışla çalışmanın ibadet olduğu kadar, paylaşmanın da sevap olduğunu dervişlerine anlatmıştır.
Hırka Dağı ve Ardıç Ağacı

Hırka Dağı ve dağın eteğinde yer alan Ardıç Ağacı, Aleviler-Bektaşilerce kutsal kabul edilmektedir. Dağ adını, Hacı Bektaş Veli’nin hırkasından almıştır. Rivayetlerden öğrendiğimiz üzere Hacı Bektaş Veli’nin hırkasının yandığı yer burası olduğu için dağa “Hırka Dağı” denilmiştir.
Kerpiç Yel Değirmeni

Hacıbektaş Yel Değirmeni, Çilehane yolu üzerinde Hacı Bektaş Veli Dergâhı’na yaklaşık 700 m uzaklıkta bir mesafede yer almaktadır. 08.02.1991/949 sayılı Kültür Varlıkları Koruma Kurulu kararı uyarınca tescil edilmiş olan yel değirmeni, Osmanlı dönemi mimarisine uygun olarak inşa edilmiştir. Değirmenin ne zaman yapıldığı hakkında yazılı bir belge ya da kitabe bulunmamaktadır. Değirmenin yapım tarihi hakkında kayıtlı bir bilgi olmamasına rağmen, 1920-1930’lu yıllar arasında yapıldığı tahmin edilmektedir.
Âşık Mahzunî Şerif Mezarı

17 Mayıs 2002 tarihinde Almanya Köln’de vefat eden halk ozanı Mahzunî’nin mezarı, Çilehane’de en hâkim noktada, Delikli Taş yakınında bulunmaktadır.
Ozanlar Yolu

Çilehane’de bulunan Ozanlar Yolu’nda yedi ulu ozanın büstleri bulunmaktadır: Seyit Nesimî, Pir Sultan Abdal, Fuzulî, Şah İsmail (Hatayi), Kul Himmet, Viranî, Yemînî.
İz Bırakan Aydınlar Mezarlığı

Çilehane’de bulunan “İz Bırakan Aydınlar Mezarlığı”nda, öldüklerinde Hacıbektaş’ta defnedilmeyi vasiyet eden Turhan Selçuk, İlhan Selçuk, Fikret Otyam ve araştırmacı-yazar Avukat Şakir Keçeli’nin mezarları bulunmaktadır.
Atkaya

Hacı Bektaş Veli Dergâhı’nın güney tarafında, Bala Mahallesi sınırları içinde yaklaşık 1 km uzaklıkta yer alan büyükçe bir kaya parçasıdır. Hacı Bektaş Veli’nin, üzerine binip at gibi yürüttüğü söylenilen bu kaya parçası “At Kaya” olarak bilinmektedir.
Cumhuriyet Meydanı

Hacıbektaş merkezde, belediye binası karşısında bulunan ve 2021 yılında revize edilen meydanda halk konserleri verilmekte, vatandaşlar için oturma, gezinti ve dinlenme alanları bulunmaktadır.
Sulucakarahöyük

Kadıncık Ana Evi’nin tam karşısında yer alan Sulucakarahöyük, I. derece arkeolojik sit alanıdır. Höyükte arkeolojik kazı çalışmaları ilkin 1967-1978 yılları arasında Prof. Dr. Kemal Balkan ve Osman Sümer başkanlığında yürütülmüştür. 1991-1993 yılları arasında da Hacıbektaş Müzesi Başkanlığı’nda 2 yıl kazı çalışması gerçekleştirilmiştir. Sulucakarahöyük’te yapılan kazılarda 11 m kota inilmiştir ve farklı kültür katı ve evreleri tespit edilmiştir.
Sulucakarahöyük, aynı zamanda Hacıbektaş ilçesinin eski adıdır. Hacı Bektaş Veli Vilayetnamesi’nde ve Osmanlı belgelerinde Sulucakarahöyük adı sıklıkla geçmektedir. Sulucakarahöyük Tepesi, Hacı Bektaş Veli’nin buraya ilk geldiği yer olarak bilinmektedir. Velayetnameler Hünkâr’ı, Karahöyük Tepesi’ne “güvercin donu”nda inmiş olarak anlatmaktadır. Alevi-Bektaşiler tarafından güvercin sembolü, Hacı Bektaş Veli ile özdeşleştirilmiştir. Güvercin, Aleviliğin en önemli sembollerinden biridir.